Ortaokulu gören öğrencilerle birlikte Cumhuriyet Lisesi'nde okudum. Görenlerle okumanın bazı kolaylıkları, bazı da zorlukları vardı. Kolaylık tarafı, izole değildik; toplumun içine dahil olmuştuk. Er ya da geç bu dahil olma süreci yaşanacaktı. Ne kadar erken olursa, uyum süreçleri de o kadar kolay olurdu.
Zordu tabii... Öğretmen dersi anlatıyor, tahtaya yazıp geçiyordu. Sınıflar kalabalıktı, kaynak oda ya da rehabilitasyon imkanları yoktu. Kabartma kitap bulmak mümkün değildi. Ancak kitapları kasetlere okutabilirsek dinleyerek öğrenebilirdik.
Gevreğe o yıllarda doymuştum!
Orta birde, yanımda Dilek oturuyordu. Salihlili bir kardeşimdi. Babası fırıncı olduğu için her gün gevrek yiyorduk. Dilek beni sahiplenmişti; sanki ailesinden biriydim. Birinci manevi kardeşim o olmuştu. Başkaları benimle fazla ilgilense kızar, hatta ağlardı. Tahtayı okur, teneffüslerde sohbet ederdik.
Sınıfımdaki arkadaşlarım da iyiydi; Cem, Derya ve diğerleri... Sınıfta beş görmeyendik ve işin ilginci, çoğu daha önce ilkokulu birlikte okuduğum arkadaşlarımdı. Hayatımda o yıllardaki kadar çok gevrek yediğimi hatırlamıyorum.
Sevgili Dilek, seni unutmam mümkün değil. İnşallah bir gün karşıma çıkarsın. Seninle yeniden sohbet edip eski günleri yad etmek isterim.
Not: Makale koleksiyonum, 2018, 2019, 2020 ve günümüzde yazdığım çalışmalarımı içermektedir. Bu nedenle, eski makalelerimi okurken güncel gelişmelerle tam olarak örtüşmeyen noktalar olabilir. Bu durumun sizi şaşırtmamasını temenni ederim.
© Salih Arıkan Tüm Hakları Saklıdır. Yazılım ve Tasarım Mek Tasarım